Zorunlu Eğitim Tartışmalarına Dair

Zorunlu Eğitim Tartışmalarına Dair
Osmanlı’daki Enderun Mekteplerinde yazılı olduğu söylenen güzel bir sözden bahsedilir:
“Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz.”
Yani her birey kendi ilgi, istidat ve yetenekleri doğrultusunda eğitilir… Müziğe ilgisi olanı matematiğe, spora yeteneği olan resime, tarihe ilgisi olanı kimyaya zorlamak bizi istediğimiz sonuca ulaştırmaz… Sadece zaman, emek ve enerji kaybı olur…
Daha önce de çeşitli vesilelerle buradan yazdık… 12 yıllık zorunlu eğitim yanlış bir uygulamadır…
İlgisi, yetenekleri ve amaçları farklı bireyleri üstelik 8 yıl boyunca (ortaokul-lise) aynı eğitime tabi tutmak, tabiri caizse dört duvar arasına hapsetmek, sonra da bunlardan başarı beklemek doğru bir beklenti değildi… Doğru olmadığını da zaman gösterdi…
Kabul etsek de etmesek de gerçek şu: Öğrencilerin büyük bir bölümü okula isteyerek gelmiyor… Okumak istemiyor, ilgisini çekmeyen bir eğitimi almak istemiyor… Kendi tabirleriyle ileride işlerine yaramayacak bir akademik eğitimi -sırf zorunlu diye- almak istemiyorlar…
Kendisi istemediği halde, sırf zorunlu diye, sırf ailesi istiyor diye okula gelen öğrenci, ya öğretmeni huzursuz ediyor, ya arkadaşını rahatsız ediyor, ya dersin akışını bozuyor, ya idareye karşı geliyor, ya da okula zarar veriyor… Şimdi bu çocuklar ve gençler okula gelmek istemediklerini, okulu sevmediklerini daha nasıl ifade etsinler…
Diğer yandan öğretmenini döven, arkadaşını bıçaklayan, okulun eşyasına zarar vermeyi marifet zanneden, ağzından küfür eksik olmayan, adeta hiçbir değer tanımayan gençleri sırf zorunlu eğitim var diye neden okulda tutmak zorundayız… Öğretmen dadı mı?…
İlkokulu okuyan bir öğrencinin akademik eğitime isteği ve yeteneği olup olmadığı zaten anlaşılır… Rehberlik birimleri neden var?…
İlkokuldan sonra hem akademik hem mesleki yönlendirme yapılmalı… Akademik eğitim almak isteyenler ilgili okullara sınavla alınmalı… Sınavla alınmalı ki hem öğrenci nitelikli olsun, hem okulun kıymeti olsun… Elini kolunu sallayarak gelen herkesi kabul eden bir okulun kıymeti olmaz…
Mesleki eğitim almak isteyenlere de alternatif seçenekler sunulmalı… Bunun için de meslek ortaokulları açılmalı… Tarımdan hayvancılığa, esnaflıktan sanayiye, inşaattan tamirciliğe her alanla ilgili mesleki eğitim verilmeli… Öğrenci bu meslek okullarında hem okumalı, hem de yaptığı işten para kazanmalı… Kaldı ki bu şekilde hem eğitim veren, hem üretim yapan okullarımız var… Bu okullardaki eğitim de 3 yılı geçmemeli, eğitimini tamamlayanlar ilgili kurum ve kuruluşlara yönlendirilmeli…
Zorunlu eğitim politikası ile öğrencilere adeta “üniversite okumaktan başka çareniz yok” dedik… 12 yıl okuyan öğrenci haklı olarak “madem bu kadar okudum, üniversite de okuyayım” diye düşündü… Herkes üniversite okuma, memur olma, masa başı iş kapma yarışına girdi… Meslek edinme, iş öğrenme, zanaat sahibi olma değersizleşti…
Öyle ya, üniversite okumuş adam çıraklık yapar mı, üniversite okumuş adam tarla eker mi, bahçe diker mi, hayvan besler mi?…
Köylerde tarım ve hayvancılık bitti, artık kimse ekim dikim yapmıyor ama herkes ekmek fiyatlarından şikayetçi… Kimse hayvan beslemiyor ama herkes et ve süt fiyatlarından şikayetçi… Kimse çocuğunu sanayiye çırak vermek istemiyor ama arabasını tamire götürdüğünde 5 dakikalık iş için 1000 lira el emeği alınmasından şikayetçi…
Okula gitmeyi, üniversite okumayı sadece okuyup devlet memuru olmak, sırtını sağlam kapıya dayamak olarak algılayan bir toplum olduk…
Devlet de eğitimi zorunlu yaparak, -uzunca bir süre- meslek liselerinin önünü kapatarak ve her yere üniversite açarak bunun öncülüğünü yaptı…
Gelinen noktada binlerce üniversite mezunu işsiz var, binlerce asgari ücretle çalışan üniversite mezunu var… Ve hiç kimse halinden ve aldığı ücretten memnun değil…
Çünkü çoğumuz istemediğimiz bir eğitim aldık ve istemediğimiz bir işi yapıyoruz…
O zaman bırakalım da herkes istediği eğitimi alsın, istediği işi yapsın…
Mademki devlet üniversite okuyan herkese iş veremiyor… O zaman istediği işi yapmasına fırsat vermeli…
Bizim zamanımızda (80’li yılların ortaları) ortaokul bile zorunlu değildi… Ama okuduk… Üstelik çok zor şartlarda okuduk… Demek ki okumak isteyen herkes bir şekilde okuyor… Bunun eğitimin zorunlu olup olmamasıyla ilgisi yok…
Kaldı ki şimdi imkanlar daha çok…
Zorunlu eğitim adı altında herkesi memur yapma sevdasından vazgeçmeli, erken yaşta üretime yönlendirmeliyiz… Çiftçi, esnaf, tamirci, çırak, usta farketmez… Herkes ilgi ve kabiliyetine göre bir işin ucundan tutmalı…
Sanayici ara eleman bulamıyor… Köylü köyde kalacak, kendisine yardım edecek kimse bulamıyor… Neden?… Çünkü 18 yaşına kadar herkes okulda…
Ahi kültürü ile çocuklarımıza ve gençlerimize hem meslek hem de meslek ahlakı kazandırabiliriz… Yarın çok geç olabilir…
Saygılar…
Zeki Doğan