Öğretmenin görevi mutlu etmek mi?
Öğretmenin görevi mutlu etmek mi?
Nobel ödüllü ünlü fizikçi Prof. Dr. Richard Feynman diyor ki; “Öğrencilerin mükemmel bir öğretmene ihtiyacı yoktur. Öğrencilerin, okula gelmek ve öğrenme sevgisini büyütmek için onları heyecanlandıracak mutlu bir öğretmene ihtiyaçları vardır.”
Doğru bir tespit… Çünkü ancak kendisi mutlu olan bir öğretmen öğrenciyi mutlu edebilir…
Peki öğretmenin görevi mutlu etmek midir?… Öğrenciyi mutlu et, veliyi mutlu et, idareyi mutlu et, sistemi mutlu et…
Kendisi mutlu olmayan biri başkasını mutlu edebilir mi?…
Kendisine mutlu etme misyonu yüklenen birinin, yapılacaklar ve nasıl yapılması gerektiği konusunda fikri alınmamışsa, nasıl herkesi mutlu etmesi beklenir?…
Bir doktorun görevi hastasını mutlu etmek midir?…
Düşünün ki bir doktor hastasının tedavisine uygun ilaçları yazıyor, yapacağı egzersizleri veriyor, neler yapması gerektiği konusunda uyarıyor ve gönderiyor… Ancak hasta doktorun hiçbir sözüne uymuyor, ilaçları kullanmıyor, egzersizleri yapmıyor, uyması gereken hiçbir kurala uymuyor…
Bu hastanın “ben neden iyileşmedim” diye doktoru ya da hastaneyi suçlamaya hakkı var mı?…
Ya da yetkililerin doktora “neden bu hasta iyileşmedi, demek ki sen iyi bir doktor değilsin” deme hakkı var mı?…
Okula gelmek istemeyen, gelince öğretmeni ve dersi dinlemeyen, dersi sabote etmek için her yola başvuran, dersle hiçbir ilgisi olmayan, öğretmenin verdiği ödevi yapmayan, öğretmenin uyarılarını dikkate almayan bir öğrencinin başarılı olması mümkün mü?…
Başarılı olmayı bir yana bırakalım, okula zorla gelen bir öğrencinin mutlu olması mümkün mü?…
Peki kendisi mutsuz olduğu için çevresini de mutsuz eden birini, neden öğretmen mutlu etmek için uğraşsın?… Öğretmenin daha önemli işleri yok mu?…
Okulu huzursuz eden, öğretmeni canından bezdiren bir öğrencinin başarısız ve mutsuz olmasını öğretmene bağlamak haksızlık değil mi?…
Neler yapılması gerektiği konusunda öğretmenin fikrini sormayan, sorsa da dikkate almayan bir sistem başarılı olamaz…
Okulun çevre ve fiziki şartlarından habersiz, sosyal medyanın ve çevrenin büyüttüğü öğrencilerden habersiz, sınıfın tozunu yutmamış, yıllardır öğrencilerle bir arada bulunmamış, 2 ders üst üste tahammül edilmesi zor bir sınıfta kalmamış birilerinin, öğretmene neler yapması ve nasıl davranması gerektiği konusunda akıl vermesi, ahkam kesmesi belki zahiren hoştur ama gerçekte hiçbir karşılığı yoktur… Karşılığı olmadığını hep birlikte üzülerek görüyoruz…
Öğretmen de her meslek erbabı gibi işini yapmakla görevlidir… Öğrenciyi, veliyi, idareyi, sistemi -her türlü anma ve kutlamada protokolü- mutlu etmek zorunda değildir…
Normal bir öğrenci zaten okula gelmekle mutlu olur… Okula geldiği halde mutlu olmayan bir öğrencinin -istisnalar dışında- başka nedenleri vardır…
Öğretmenin toplum tarafından itibar gördüğü, fikirlerinin yetkililerce dikkate alındığı, öğrenci ve veliden saygı gördüğü günlere kavuşmak dileğiyle…
Günümüz kutlu olsun değerli öğretmenlerim…
Zeki DOĞAN