Türkiye Selçuklu Devleti Sunu
Türkiye Selçuklu Devleti SUNUSU İNDİR
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ (1075-1308)
Türkler fetih ve gaza amacıyla yeni vatanları Anadolu’ya kitleler hâlinde göç etmeye devam ediyorlardı. Bu amaçla gelenlerden biri de Süleyman Şah ve Oğuzların Kınık boyuydu. Bizans’ın zayıflıklarından yararlanan Süleyman Şah, İznik’e kadar geldi ve burayı başkent yaparak Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurdu.(1075)
Fethettiği yerlerdeki halka adaletle davranması Müslüman olmayan halkın da devlete bağlılığını artırdı.
I. KILIÇ ARSLAN (1092-1107)
Batıdan gelen I. Haçlı Seferi’ne karşı koymaya çalıştı.
Anadolu Türk siyasi birliğini kurmak için mücadele etti. Çaka Beyliği’ne son verdi.
I. İZZETTİN MESUD (1116-1155)
II. Haçlı Seferi’nde Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı.
Sultan Mesud Dönemi’ne kadar Anadolu, Romalılar ülkesi anlamına gelen Romania adıyla anılırdı. Bu dönemle birlikte Anadolu Türkiye olarak anılmaya başladı.
II. KILIÇ ARSLAN (1155-1192)
Danişmendliler’in egemenliğine son vererek Anadolu’da Türk birliğini kurma yolunda büyük adım attı.
Miryokefalon Savaşı’nda Bizans’ı yenerek Anadolu’nun Türk yurdu olmasını kesinleştirdi. Yaşlılığı döneminde ülke topraklarını on bir çocuğu arasında paylaştırdı. Bu durum merkezî otoriteyi zayıflattı.
I. GIYASEDDİN KEYHÜSREV (1192-1211)
• 2 kez tahta geçen I. Gıyasettin Keyhüsrev, Samsun’u Rum tehditlerinden kurtararak uluslararası Karadeniz ticaret yolunun güvenliğini sağladı.
• Avrupa ve Mısır’dan gelen ticaret gemilerinin uğrak yeri olan Antalya’yı fethetti. Böylece Selçuklular, Avrupalılarla ticari ilişkilere girip anlaşmalar yaptılar.
I. İZZEDDİN KEYKAVUS (1211-1220)
• Kıbrıs kralı ile ticari anlaşmalar imzaladı.
• Deniz ticaretini daha da geliştirmek için Sinop’u fethetti. Böylece kendisine Galip
Sultan unvanı verdi.
Püf dikkat!
Miryokefalon Savaşı
• Türkiye Selçuklu Devleti’nin askerî hareketlerini durdurmak isteyen Bizans
İmparatoru Manuel sefer hazırlıklarına başladı. II. Kılıç Arslan’ın barış teklifini kabul etmeyen Manuel, 1176’da harekete geçti. II. Kılıç Arslan Miryokefalon Savaşı’nda Bizans ordusunu pusuya düşürerek yendi.
• Bu zaferden sonra Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan atma ümidi sona erdi.
Anadolu’nun Türk yurdu olduğu kesinleşti. Bizans Türkler karşısında savunmaya çekilmek zorunda kaldı.
ALÂADDİN KEYKUBAD DÖNEMİ (1220-1237)
Türkiye Selçuklu Devleti, ilk Türk beyliklerinin topraklarını sınırları içine katarak Anadolu’da Türk birliğini sağladı.
Antalya, Sinop, Alanya, Suğdak(Kırım) gibi liman şehirlerinin alınmasıyla denizlere kıyısı olan güçlü bir devlet hâline geldi.
Bir taraftan da medrese, hamam, cami, kervansaray gibi yapılar inşa ederek
Anadolu’da imar faaliyetlerinde bulundular.
Alâeddin Keykubad zamanında Türkiye Selçuklu Devleti en parlak dönemini yaşadı. Fakat bu dönemde doğudan gelen Moğollar
Türkiye Selçuklu Devleti için tehlikeli olmaya başladı.
Alâeddin Keykubad döneminde Konya, Kayseri gibi şehirlerin etrafı Moğol tehdidine karşı surlarla çevrilmiş, diğer Müslüman devletlerle birlikte hareket etmek için girişimlerde bulunulmuş ancak alınan tedbirler bu tehlikenin önlenmesinde yeterli olmamıştır.
Alâeddin Keykubad’ın ölümü üzerine Moğolların Anadolu’daki tehditleri giderek artmıştır.
Kösedağ Savaşı (1243)
Selçuklu ordusu ile Moğol ordusu Sivas yakınlarındaki Kösedağ mevkiinde karşılaşmıştır. Kösedağ Savaşı’nı Moğollar kazanmış ve sonucunda Anadolu’da merkezî otorite zayıflamıştır.
Böylece Türkiye Selçuklu Devleti yıkılma sürecine girmiş ve Anadolu’da tekrar beylikler dönemi başlamıştır.
Moğol baskısından kaçan Türkmenler Anadolu’nun batısına doğru giderek bölgedeki Türk nüfusunun artmasını sağlamıştır.
TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ VE BEYLİKLERİN ANADOLU’NUN TÜRKLEŞMESİNE KATKILARI
Türkiye Selçuklu Devleti ve Türk beylikleri hüküm sürdükleri yerlerde sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmuşlar, Anadolu’yu kısa zamanda imar ve iskân etmişlerdir.
Türkiye Selçuklu Devleti ve Türk beylikleri Bizans’tan kalma şehirleri onararak
Anadolu’yu bayındır hâle getirdiler. Bedesten, cami, kervansaray, köprü, han, hamam, darüşşifa, medrese, külliye ve imarethane gibi eserler yaparak halkın ihtiyaçlarını karşılamak istediler.
Devlet ve vakıflar tarafından inşa edilen bu yapılardan sadece Türkler faydalanmadı. Türklerle beraber Anadolu’da yaşayan Gürcü, Ermeni, Rum gibi milletler de bu tesislerden faydalandı. Konuştuğu dile, inandığı dine bakılmaksızın tüm hastalar darüşşifalarda şifa buldu, imarethanelerde tüm açlar doyuruldu.
Selçuklular ve Anadolu Türk beylikleri yaptığı mimari eserlerde Orta Asya Türk sanatını ve İslam sanat anlayışını birleştirerek kendilerine özgü bir sanat oluşturdular. Daha çok geometrik şekillere, hayvan figürlerine, ayetlere ve çinilere yer verdiler. Bu dönemde yapılan İnce Minareli Medrese, Gök
Medrese ve Divriği Ulu Camii gibi birçok eserde bu motifler yer almıştır.
Anadolu’nun Türkleşme sürecinde yeni köyler, kasabalar ve şehirler kuruldu.
Türkmen boyları, bu yerleşimlerin çoğuna kendi isimlerini verdi. Anadolu coğrafyasına
yerleşmeye başlamalarından itibaren Anadolu’nun dağ ve nehirlerine Türkçe
isimler verdiler. Boy adları günümüzde yerleşim yerlerinin isimlerinde de kullanılmıştır.
Anadolu’ya yerleşen Türkler kendilerine özgü bir şehir yapısı meydana getirdiler.
Fethedilen şehirlerde öncelikle camiler yapıldı, şehre ilk gelenler bu cami etrafına yerleşerek yeni mahalleler oluşturdular. Bu camiler, zamanla şehirlerin sembolü hâline geldi. Şehrin büyümesiyle yeni mahalleler de aynı şekilde cami etraflarında yeni merkezler oldular. Bu merkezlerin birçoğunda cami etrafında pazar yerleri kuruldu. Camilerin ve zamanla oluşturulan diğer sosyal yapıların giderleri vakıflar tarafından karşılandı. Vakıflar, şehirlerin gelişmesinde ve
Anadolu’nun bayındır hâle gelmesinde önemli katkılar sağladı. Anadolu’nun
Türkleşmesiyle vakıf ve vakıf eserlerinin sayısı
zamanla arttı.
Moğol baskısından kaçarak halkla beraber Anadolu’ya göç eden bazı şeyh ve dervişler, yeni yerleşim birimlerinin oluşmasında etkili oldular. Bu şeyh ve dervişlerin bir kısmı Ahi Evran öncülüğünde Anadolu’da Ahilik Teşkilatını kurdular. Ahi, Arapça kardeş anlamına gelmektedir. Ancak ahi kavramı Türklerde cömert, yiğit, kahraman anlamlarında da kullanıldı. Bir esnaf birliği olan ahiler yardımseverlikleriyle tanınmışlardır. Ahiler, halkın meslek edinerek kalkınmasında ve Türk varlığının Anadolu’da kalıcı olmasında önemli rol oynadılar.
Moğol baskısının Anadolu’da da arttığı dönemde Mevlâna Celâleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Ahi Evran gibi gönül insanları ve düşünürler halka destek oldular. Bu düşünürlerin yaydığı öğretiler, halkın manevi açıdan güçlenmesini ve birliğini destekledi.