Hüseynik’ten Çıktım Şeher Yoluna Türküsünün Hikayesi

01.12.2025
31
Hüseynik’ten Çıktım Şeher Yoluna Türküsünün Hikayesi

Hüseynik’ten Çıktım Şeher Yoluna Türküsünün Hikayesi

Türkü ve açıklaması
Dr. Ömer Koçyiğit’in makalesinde verdiği bilgilerin de yardımıyla türküyü kısaca açıklayalım.

Hüseynik’ten çıktım şeher yoluna
Can ağrısı tesir etti koluma
Yaradanım merhamet et kuluna
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Türküden anlaşıldığı kadarıyla Akif Efendi Hüseynik’te yaşıyor ve mesai günlerinde evinden çıkıp “şeher yolu”ndan Harput’a gidiyordu. Âkif Efendi 21 Ağustos 1894’te, sıcak bir Harput günü, evinden telgrafhaneye giderken kalp krizinden vefat eder. Türkünün hikâyesinden öğrenildiği üzere, Âkif’in apansız ölümü Harput’u hüzne boğar. Kasabada aylarca matem tutulur. Akif Efendi’nin azğından böyle bir türkünün yakılması da bu hüznün bir sonucudur. Yas tutanların başında hiç şüphesiz ailesi gelmeliydi. Türkünün hikâyesinde Âkif’in genç ve bekar bir delikanlı olduğu, Hüseynik’te kız kardeşiyle birlikte yaşadığı söylenmektedir.

Türkünün ilk satırında Hüseynik ve “şeher” olarak iki yerleşim yeri geçmektedir. “Şeher” olarak kastedilen yer, Sultan Abdülaziz dönemine kadar şehir merkezi, sonrasındaysa Ma’mûretülazîz (Elazığ) vilayetine bağlı bir kasaba olan Harput’tur. Bugün Ulukent Mahallesi olarak bilinen Hüseynik ise Harput Kalesi’ne en yakın yerleşim yerlerinden biriydi. Yaya olarak “şehre” on beş dakikalık yürüme mesafesinde bulunuyordu. 570 hane ve bir camii olan Hüseynik Köyü’nün 1894 yılında 3582 kişilik nüfusun 2283’ünü Ermeniler, 671’ini ise Müslümanlar teşkil ediyordu. Akif Efendi de bu mahallenin Müslüman ahalisindendi.

Telgrafın direkleri sayılmaz
Ati Hanım baygın düşmüş ayılmaz
Böyle canlar teneşire koyulmaz
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Bu benddeki Ati Hanım’ın kim olduğu meselesi tartışmalı. Türküdeki “Ati Hanım baygın düştü ayılmaz” dizesinde yakınlık derecesine ait bilgi yok. Sunguroğlu Ati Hanım’ın Âkif’in kız kardeşi olduğunu, aslında isminin Atiye olduğunu söyler. Ömer Koçyiğit ise bu bilgiyi tashih eder, türkünün hikâyesinde geçen Âkif’in bekar olduğu ve kız kardeşiyle birlikte yaşadığı bilgisinin vefatından ardından eşi ve annesine tahsis edilen maaş evrakına bakarak doğru olmadığını söyler. Eşinin adı Asiye’dir ve bir şekilde türküde Atiye olarak geçmektedir. Bu değişiklik imla yakınlığı ve yörede kullanma sıklığıyla ilgili olmalıdır.

Lütfü gelsin telgrafın başına
Bir tel çeksin Musul’da kardaşıma
Bu gençlikte neler geldi başıma
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Türküde geçen bir diğer isim Lütfi/Lütfü’dür. Sunguroğlu bu kişiyi “bizim rahmetli telgrafçı Lütfü” olarak tanıtır ve Âkif Efendi’nin müdürlüğü sırasında Harput PTT’de işe başladığını, çok samimi fakat çok sinirli bir şahsiyet olduğunu söyler. Lütfü’nün telgrafhanedeki görevi mûsıllıktı. Mûsıllar telgrafhanedeki yazışmaları ilgili kişilere ulaştırmakla yükümlüydü. Dolayısıyla türküde geçen Lütfü, Harput Telgrafhanesi’ndeki mektupları îsâl ile görevli bir müstahdemdi.

Dr. Ömer Koçyiğit, Akif Efendi’nin Musul’da bir kardeşi olduğuna dair bir kayıt bulamadığını ifade eder ve Musul olarak geçen kelimenin musil olma ihtimali üzerinde durur. Eğer kelime musıl ise bu durumda dizenin “Bir tel çek çeksin musil de kardaşıma” şeklinde söylenmesi anlama daha uygun olacaktır. Zaman içinde musıllık görevi ortadan kalktığı için unutulmuş ve musilin anlamı bilinmediği için zamanla Musul’a dönüşmüş olma ihtimali yüksek diyerek bu tartışmayı daha fazla uzatmayayım.

Coşkun sular coşa coşa çağlıyor
Sefil anam Âkif diye ağlıyor
Ati Hanım karaları bağlıyor
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Âkif’in ölümünü gören bir diğer akrabası ise annesi Esma Hanım’dır ve türküdeki “Sefil anam Âkif diye ağlıyor” dizesi buna işaret eder. Bu bendde de Atiye hanımdan bahsedilir. Anasından sonra gelmesi ve karalar bağlamasından Atiye Hanım’ın kardeşinden daha çok karısı olması şiirin genel kurgusu içinde daha makuldur.

Hüseynik’in altı serin bahçalar
Başıma toplandı hacı, hocalar
Tabutum kaldırsın gençler, kocalar
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne

Bu son beyitte ise birçok kasabada olduğu gibi Huseynik’te de halkın dinlenebileceği veya sebze-meyve yetiştirdiği bahçelerden bahsediltikten sonra Akif Bey’in ağzından cenazesine gelenlerin ne kadar kalabalık olduğu anlatılıyor. Hacılar, hocalar derken Akif Bey’in hem din bilginleri hem de diğer bilginler tarafından tanınıp bilindiği ve sevildiğine işaret edilmekte. Okumuş-yazmış ile sıradan insanların Akif Efendi’nin cenazesinde buluştuğunun farklı bir ifadesi. Tabutunu gençlerin ve kocaların yani yaşlıların kaldırmasını isterken de cenaze törenine Harput’un gençlerinin ve yaşlılarının yani neredeyse herkesin katıldığını, yani çok kalabalık bir cenaze töreni olduğu söylenmiş olmakta.
İsmail Güleç-Fikriyat

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.