Sosyal Bilgiler 7 Ekonomi ve Sosyal Hayat Ünitesi Özet

 

 

 

Sosyal Bilgiler 7 Ekonomi ve Sosyal Hayat Ünitesi Özet

 

TOPRAK ANA

Toprak bütün canlılar için hayat kaynağıdır. Yeryüzündeki yaşam toprak sayesinde devam eder. İnsanlar topraktan tarım faaliyetleri ile yararlanır. Toprak hem bizi beslediği hem de bize vatan olduğu kutsal kabul edilerek “Toprak Ana” olarak anılmıştır.

TÜRKİYE’DE TARIM

           Tarım, insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla toprağı işleyerek ürün elde etmesidir. Bu faaliyet, topraktan çeşitli ürünlerin elde edil­mesinin yanı sıra hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar. Ülkemizde nüfusun yaklaşık yarısı (% 48,4) geçimini tarımla sağlamaktadır.

Cumhuriyet Dönemi’nde, ülkemizde tarım olanaklarını artırmak amacıyla;

  • Sulama, gübreleme ve tohum ıslahına önem verilmiş,
  • Tarımda makineleşme ile birlikte modern tarım yöntemleri uygulanmaya başlanmış,
  • Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi Tarım Kooperatifleri kurulmuş,
  • Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri ve sulama tesisleri yapılmıştır.

» Türkiye’de ekili ve dikili alanlar (tarlalar, sebze ve meyve bahçeleri, zeytinlikler ve nadas alanları topraklarımızın 1/3’ünü oluşturmaktadır.

» Türkiye’nin coğrafi bölgelere göre tarım alanlarının oranı değişmektedir.  Ekili ve dikili alanların bölge yüz ölçümleri oranına göre en fazla kapladığı bölgemiz Marmara Bölgesi, en az yer bölgemiz ise Doğu Anadolu Bölgesidir

 

TARIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

  •    Toprak ve bakımı: Toprak, tarım faali­yetleri üzerinde etkili olan en önemli faktörlerden biridir. Topraktan en verimli şekilde yararlanmak için teknolojik yeniliklerin uygulanması gerekir. Toprağın bakımı; toprağın sürülmesi, çapalanması, yabancı otlardan ayıklanması, erozyonla mü­cadele ile sağlanır.
  • Sulama: Su, bitkiler için en önemli besin maddesidir. Toprağın uygun zamanlarda ve yete­rince sulanması gerekir. Ülkemizde özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Ana­dolu bölgelerinde sulama sıkıntısının fazla olma­sı sebebiyle tarım alanları nadasa bırakılmakta­dır. Nadas, yarı kurak bölgelerde tarlanın sürüle­rek, suyunu biriktirmesi için bir yıl boş bırakılma­sıdır. Toprakların nadasa bırakılmasını önleme­nin yolu ise sulamadır.

 Ülkemizde tarım alanlarında sulama yaygınlaştırılırsa;

  • İklim koşullarına bağımlılık azalır.
  • Üretimde süreklilik ve artış sağlanır.
  • Nadas yöntemi terk edilerek toprak her yıl kullanılabilir.
  • Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü alınabilir.
  • Çiftçinin üretim geliri artar.
  • Sebze yetiştirilen alanlar genişler.
  • Endüstri bitkilerinin ekim alanları genişler.
  • breleme: Toprağın besin ve mineral bakımından zenginleştirilmesidir. Toprağın gübrelenmesi sonucunda birim alandan elde edilen ürün miktarı artar.
  • Tohum ıslahı: Ülke şartlarına en uygun tohumu üretmek için yapılan çalışmalara denir. Ülkemizdeki Tohum Islahı İstasyonları, Devlet Tarım İşletmeleri, Devlet Üretme Çiftlikleri ve Zi­raat Fakülteleri gibi kuruluşlar kaliteli tohum elde etmek için kurulmuştur.
  • Makineleşme: Üretim işlemlerinin geliş­miş araçlarla yapılmasıdır. Tarımda makineleşme sonucunda toprak daha iyi ve kısa sürede işlenir. Tarımsal üretim ve verim artar.

UYARI: Engebenin fazla olduğu Karadeniz ve Do­ğu Anadolu bölgelerinde tarımda makine kullanımı oldukça sınırlıdır.*                                                                                                                  

  • Pazarlama: Ürünün bozulmadan tüketim ya da işleme merkezlerine ulaştırılıp satılmasına pazarlama denir. Ülkemizde çiftçilerin olumsuz yönde etkilenmesini engellemek için devlet, çiftçi­ye önceden taban fiyattan ürün alma garantisi ve­rir. Bu uygulamaya destekleme alımı denir. Ta­hıllar ve şeker pancarı gibi temel besin maddele­ri destekleme alımları yapılan ürünlerdir.
  • İlaçlama: Tarımda verimi ve kaliteyi artır­mak için çeşitli hastalık ve böceklere karşı ilaçla­ma yapılmasıdır.

.

                                   İKTA SİSTEMİ

       Osmanlı Devleti’nin; devlet görevindeki hizmetlerine karşılık olmak üzere bir kısım asker ve memurlara, belirlenmiş bölgelerde, kendi adla­rına vergileri toplama yetkisiyle birlikte verdiği topraktır. İkta ve dirlik olarak da adlandırılır. Bu sistemde arazi, tımar verilen kimsenin mülkü de­ğildir. Tımar sahibi halkın devlete ödemesi gere­ken vergileri devletin izni ile toplardı.

Kişiye verilen toprakların vergisi, ikta sahibi tarafından toplanırdı. Bu vergilere karşılık devlete asker beslemek, o bölgenin güvenliğini sağlamak zorundaydı.

Osmanlı Devleti’nde tımar sahibi, belirlenen hizmetleri yaptığı sürece, devlete ait çeşitli vergileri kendi adına toplama hakkından faydalanabiliyordu. Bu hak, görülen vazifeye bağlı bir maaş olup, tımarın satılması, vakfedilmesi veya miras olarak varislerine bırakılması müm­kün değildi.

Tımar Sisteminin Faydaları

1- .   Devletin maaş yükü azalmıştır

2-  Devlet, üretimi denetim altına alarak sü­rekliliğini sağlamıştır

3- İkta verilen bölgelerin güvenliği sağlanmıştır. Böylece devlet otoritesi korunmuştur.

4- Göçebe yaşayan Türkmenler, yerleşik hayata geçmiştir.

5- Vergiler düzenli bir şekilde toplanmıştır.

6-Eyalet askerlerini bu sistem sayesinde yetiştirmiş,

7- Ülkenin bayındır hâle gelmesini ve arazi­den daha iyi faydalanılmasını sağlamış

UYARI: Topraklar üç yıl üst üste boş bırakılırsa, bu kişinin elinden topraklar alınarak başkala­rına verilmiştir. Bu durum üretiminin sürek­liliğini sağlamıştır.

                    

                ARAZİNİN GELİRİNE GÖRE TIMAR ÇEŞİTLERİ

              MİRİ ARAZİLER: Osmanlı Devleti’nde mülkiyeti devlete ait olan topraklara miri arazi denirdi. Bu topraklar ekilip biçilmesi şartıyla kişilere bırakılırdı. Miri arazinin en önemli bölümü dirlik arazisiydi.                            

           Dirlik Arazileri: Mülkiyet hakkı devlete ait, geliri ise savaşta yararlılık gösterenlere ve devlet memurlarına maaş karşılığı verilen arazilerdir.  Bu topraklar ekilip biçilmesi şartıyla kişilere bırakılırdı. Mirî arazinin en önemli bölümü dirlik arazisiydi. Dirlik arazisi gelirlerine göre Has, Zeamet ve Tımar ol­mak üzere üçe ayrılırdı.

1-HAS: Geliri 100.000 akçeden fazla olan arazi­lerdir. Bu toprağın geliri padişahtan başka hanedana mensup kişilere, vezirlere, beylerbey­lerine, sancakbeylerine, defterdarlara vezir-i azam, ni­şancı,  gibi yüksek rütbeli devlet adamlarına verilirdi.

2-ZEAMET: Geliri 20.000 akçe ile 100.000 akçe arası olan arazilerdir. Bu toprağın gelirleri Kadı ve Subaşı gibi devlet görevlilerine verilirdi..

3-TIMAR: Geliri 3000 akçe ile 20.000akçe arası olan topraklardır. Tımar sahipleri senelik gelirin bir kısmının ayrıl­masından sonra geriye kalan geliriyle asker beslemek zorundadır.

 

             Tımar Sisteminin Bozulması

            Kanunî Sultan Süleyman devrinde en iyi dönemini yaşayan tımar sistemi, Kanuni’den sonra bozulmaya başladı. 16. yüzyıl sonlarında, uzun sü­ren savaşların sebep olduğu ağır masrafların kar­şılanabilmesi için iltizam usulüyle peşin para karşı­lığı tımarların satılması bozulmayı hızlandırdı.(İltizam: Özel yönetimi olan eyaletlerin vergi gelirlerinin açık artırma yolu ile toplanmasına denir. Vergiyi toplayana mültezim denir. Bu yolla devletin nakit sıkıntısı giderilmeye çalışılmıştır.

Savaşların ve Anadolu’da çıkan Celali is­yanlarının meydana getirdiği sorunlar tımarlı si­pahilerin fakirleşmesine sebep oldu. Tımarlı sipa­hi sayısında önemli ölçüde düşmeler meydana geldi.

 

                               AHİLİK (LONCA TEŞKİLATI)

Türklerde “Ahilik”, Osmanlı’da “Lonca” adını alan bu kurumlarda her esnaf kendi meslek dalıyla ilgili Lonca’ya üye olarak koruma altına girmiştir.

           Loncaların Yararları

  • Esnaflarla tüketiciler arasındaki ilişkileri dü
  • Esnafların ekonomik olarak yetersiz olduğu durumlarda, esnaflara kredi sağ
  • Fiyatları belirleyerek, üretimin kalitesini artı
  • Mesleklerle ilgili eğitim vermek.
  • Meslekler arasında dayanışmayı sağlamaktır.

UYARI: Sanayi İnkılâbının Osmanlı’ya olumsuz etkileri Lonca teşkilatının önemini azaltmış­tır. El tezgâhları ve zanaatçılar, ekonomik olarak zayıflamıştır.                                   

 

DEVLETLER NASIL GELİŞİR-TARİHTEKİ TİCARET YOLLARI

          İPEK YOLU

Çin’den başlayıp, Taklamakan Çölü bölgesinden geçerek, Afganistan, İran üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaşır. Burada ticaret malları   Akdeniz üzerinden Avrupa ülkelerine taşınmıştır.

İpek Yolu iki kola ayrılır

I.Kol: Güneyde İran topraklarından geçerek, Suriye ve Anadolu kıyılarına ulaşır.

II Kol: Kuzey’de Hazar Denizi’nin kuzeyinden, Karadeniz’in kuzey bölgelerine ulaşır.

       BAHARAT YOLU

Hindistan ve Malezya’dan başlayıp Basra Körfezi’ne ve Kızıldeniz yoluyla Doğu Akdeniz kıyılarına ulaşır..

Ticaret mallarından bazıları; ipek, baharat, porselen, kağıt, değerli madenler, bal, deri, kürk, canlı hayvandır.

      KRAL YOLU

Batı Anadolu’dan başlayıp, Mezopotamya’ya kadar uzanan yola “Kral Yolu” denir. Lidyalılar tarafından yapılan Kral Yolu, Mezopotamya ve Anadolu uygarlıkları arasında kültürel etkileşimin yaşanmasında etkili olmuştur.

                            

COĞRAFİ KEŞİFLER

  1. ve 16.yy’da pusulanın icadı ile birlikte insanların sıcak denizlere açılması, yeni ticareti yollarının, okyanusların ve kıtaların keşfine “Coğrafi Keşifler” denir.

Avrupa’da ticaretin gelişmesi ile değerli madenlere olan ihtiyaç da artmıştır. Böylece değerli madenlere sahip olmak için denizaşırı yolculuklar yapılmış ve sömürgecilik anlayışı ortaya çıkmıştır.

Nedenleri:

  • Pusulanın ve gemicilik bilgilerinin öğ
  • İpek ve Baharat yollarının Osmanlı Devleti’nin elinde olması ve yeni ticaret yolları bulma isteğ
  • İstanbul’un fethi ile Avrupa devletlerinin, Avrupa’da sıkışması ve açık denizlere açılma isteğ
  • Hıristiyanlığı farklı bölgelere yayma isteğ
  • Maceraperest gemicilerin yetiş

 

  • Coğrafi keşifleri İspanyollar ve Portekizliler başlatmıştır.
  • Bartemi Diaz, Ümit Burnu’nu keşfetmiştir. Wasko dö Gama Ümit Burnu’nu dolaşarak Hindistan’a ulaşmıştır. Dünyanın yuvarlaklığını Macellan ve Del Kano ispat etmiştir. Kristoph Kolomb Amerika Kıtası’nı keşfetmiştir.

 

 

 

 

COĞRAFİ KEŞİFLERİN SONUÇLARI

 Siyasi Sonuçlar

  1. Yeni ülkelerin keşfedilmesi ile sömürgeci­lik gelişti (Portekiz ve İspanyollarla başlayan sö­mürgeciliğe daha sonra İngiltere, Fransa ve Hol­landa da katıldı).
  2. Baharat ve İpek yolları önemini kaybetti.
  3. 3. Akdeniz, ticari önemini yitirmiş, Atlas okyanusundaki limanlar önem kazanmıştı
  4. Doğuda yeni keşfedilen yerlerden Avru­pa’ya bol miktarda altın, gümüş gibi değerli eşya­lar geldi.
  5. Avrupa zenginleşti. Soyluların nüfuzları azaldı

6-.-Avrupa’da ticaretle uğraşan burjuva sınıfı önem kazanmıştır

  1. Türk ve İslam dünyası ekonomik olarak olumsuz etkilendi.
  2. 8. Rönesans ve Reform’a zemin hazırlamıştı

Dinî Sonuçlar

  1. Hıristiyanlık yeni keşfedilen yerlere yayıldı.
  2. 2. Dünya’nın düz olduğunu söyleyen din adamlarına duyulan güven sarsıldı.

Bilimsel Sonuçlar

  1. Yeni kıtalar, ırklar, hayvanlar, bitkiler ta­nındı.
  2. İnsanlarda araştırma ve yeni şeyler öğ­renme merakı uyandı.

 

 COĞRAFİ KEŞİFLERİN OSMANLI’YA ETKİSİ

  • Coğrafi keşiflerin etkileri evrensel niteliktedir. Yeni yolların ve limanların keşfedilmesi ile Osmanlıların elinde bulunan İpek ve Baharat yolları önemini kaybetmiş
  • Keşiflerle birlikte Avrupa’da altın ve gümüş gibi madenlerin artması, Osmanlı’daki akçenin önemini yitirmesine neden olmuş İpek ne Baharat yollarından elde edilen gümrük vergileri düşmüştür. Böylece Türk-İslam dünyası­nın ekonomik gelirleri azalmıştır.

 

              KAS GÜCÜNDEN MAKİNE GÜCÜNE GEÇİŞ

   SANAYİ İNKILÂBI

  • 18.yy’da ilk olarak İngiltere’de başlamış, daha sonra Avrupa ülkelerine yayılmış ve tüm dünyayı etkilemiştir.
  • İnsan ve hayvan gücüne dayalı üretimin yerini sanayi ve makine gücünün almasıdı
  • Buhar gücüyle makine çarklarının çalıştı­rılması ile birlikte Sanayi İnkılâbı daha da geliş­miş
  • Sanayi İnkılâbı ile birlikte atölyelerin yeri­ne fabrikalar kurulmuş İnsan gücünün yerini makineler almış böylece kısa sürede üretim ar­tışı olmuştur.

Sonuçları

  1. Üretimde aletin yerini makine aldı; seri üretime geçildi.
  2. Üretim arttı; uluslararası ticaret hızlandı.
  3. 3. Büyük şirketler kuruldu: sermaye birikimi daha da yoğunlaştı.
  4. 4. Büyük fabrikalar kuruldu; işçi sınıfı ortaya çıktı.
  5. 5. Köyden kente göç başladı; kentleşme hızlandı; dünyanın ilk gecekonduları meydana geldi.
  6. 6. Ham madde kaynakları ve pazar alanları bulma yarışı sanayileşen ülkeler arasında rekabete yol açtı.
  7. 7. İşsizlik bir yandan artarken öte yandan teknoloji alanlarında yeni yenilikler görüldü, işçi sınıfı kendini korumak için sendikalaşmaya başladı. Böylece çalışma hayatında yeni bir dönem başladı.
  8. Uluslararası ekonomik ve kültürel ilişkiler arttı.
  9. 9. Sosyalizm ve Liberalizm gibi düşünce akımları ortaya çıktı

       

 SANAYİ İNKILÂBI’NIN OSMANLI DEVLETİ’NE ETKİLERİ

Sanayi İnkılâbı ile birlikte Avrupa’da ma­kineleşme başladı. Bu konuda öncülük yapan İn­giltere hızlı bir üretime geçti. Ancak seri ve ucuz üretim beraberinde ham madde ve pazar sorunu­nu ortaya çıkardı.

Sanayi İnkılâbı’na katılan Avrupa devlet­leri dünyanın değişik yerlerinde ham madde ve pazar bulmak için sömürgecilik faaliyetlerine gi­riştiler. Yükselme Dönemi’nde dünyanın en bü­yük gücü olan Osmanlı Devleti bu gelişmelere ayak uyduramadığı için güç kaybetmeye başladı, İngiltere, Fransa ve Rusya gibi güçlü devletler es­ki gücünü kaybetmiş olan Osmanlı Devleti’ni açık bir pazar olarak gördükleri için daha önceden ve­rilmiş olan kapitülasyonları da değerlendirerek mallarını satmaya başladılar. Bu durumun sonu­cunda el tezgâhlarıyla üretim yapan Osmanlı esnafı Avrupa’nın bol ve ucuz mallarıyla rekabet edemedi.

Osmanlı ekonomisinin dışa bağımlı hâle gelmesiyle birlikte Osmanlı ekonomisi de bağım­sızlığını kaybetti

 

BUHAR TEKNOLOJİSİNİN ONEMI

  • Buhar makinesi, buharın içinde var olan ısı enerjisini mekanik enerjiye dönüştüren bir dıştan yanmalı
  • Lokomotif, buharlı gemiler, pompalar, buharlı traktörler, endüstriyel devreler bu grubun içine girer.
  • Fransız Denis Papin 17.yy’da içinde suyun kaynadığı ve biriken buharın suyun kaynama noktasını yükselten ve sıkıca kapanan kapağı olan düdüklü tencereyi icat etmiş Bu sayede yemekler kısa sürede yapılabilmektedir.
  • yy’da buharlı motorlar sadece su pompa­ları ve tekstil makinelerinin çalışması için kulla­nılmıştır. John Fitch 1787’de ilk buharlı vapuru yapmıştır.
  • 1804 yılında Richard Trevithick dünyanın ilk buharlı lokomotifini üretmiş
  • Buharlı traktörlerin yapılması tarımsal alanda kolaylık sağlamıştı
  • Sanayi İnkılâbı ile birlikte buhar, kömür ve demirin kullanılması demiryolu çağını açmıştı
  • yy’da çelik, elektrik, petrol ve kimyasal mad­deler üretim sürecine girmiştir.
  • Sanayi inkılâbı ile birlikte telefon, mikrofon, telsiz, bisiklet, daktilo gibi birçok yenilik günlük yaşamda yerini almıştı
  • Yapay gübre üretilmiş, topraktan daha fazla ürün elde edilmeye başlamıştı
  • Tarımdaki üretim, günlük sosyal yaşama olum­lu etki yapmış, kıtlık ve yoksulluk azalmıştı

UYARI:1869’da Süveyş Kanalı, 1914’te Panama Kanalları’nın açılması ile ticaret yolları kısalmıştır. Böylece ticaret daha da gelişmiştir.

                                

OSMANLI’DA VAKIF SİSTEMİ

Vakıf, kişinin mal varlığının bir bölümün hayır işleri için bağışlamasına denir.

Vakıf arazi gelirleri cami, han, hamam medrese gibi sosyal hizmetlere ve hayır kurumlarının masraflarına ayrılan topraklardır.

Vakıf sistemi, Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu devletlerinde de görülmüştür. Türk-İslam devletlerinde sosyal devlet anlayışı hakimdi. Osmanlı Devleti döneminde eğitim, sağlık, kültür ve bayındırlık alanlarında vakıflar önemli bir yer tutar.

Vakıflar devlet tarafından desteklenir aynı zamanda devletin gözetiminde bulunurdu.

Vakıflar Osmanlı topraklarında kent ve kasabaların gelişmesinde önemli bir yer tutar.

Ulaşım, ticaret, taşımacılık alanlarında şehirler önemli derecede gelişmiştir.

Halkın her türlü gereksinimini karşılayan vakıflar, eğitim-öğretim kurumları, hastane, kütüphane, imaret gibi yapıların giderlerini karşılamıştır.

16.yy’dan sonra vakıflar, yönetim ve adalet alanlarındaki bozulmaların etkisiyle önemini kaybetmeye başlamıştır. Kanunlara aykırı bir şekilde vakıfların kişilere dağıtılması vakıflan amaçlarından sapmasına neden olmuştur.

1836 yılında II. Mahmut vakıf sistemini kaldırarak Evkaf Nezaretini(bakanlığı) kurmuştur.

                           HİÇ BİTMEYEN DESTEK-VAKIF

  • Cumhuriyetin anayasa ile belirlenen niteliklerine, anayasanın temel ilkelerine, hukuka ahlaka, milli birliğe dayalı olarak, Türkiye’de çok vakıf kurulmuş
  • Sosyal adaleti pekiştirmek, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamak vakıfların amaçları arasındadı
  • Türkiye’de kurulan vakıfların belirli organları olmalıdı Yönetim organı, mütevelli heyeti ve denetim birimi gibi bölümleri olmalıdır. Bunun nedeni, vakfın işleyişini kolaylaştırmak, amacının kapsamına ve faaliyetlerine uygun olarak çalışmaktır.

VAKIFLARIN KURULMA AMAÇLARI

-Toplumda çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin yerleştirilmesi.

-İsanlara, emeğe ve doğaya saygı çerçevesinde insanların düşünce anlayışını geniş alanlara yayma

-Eşrtlik, dayanışma, adalet, dürüstlük gibi de­ğerlerin tüm topluma benimsetilmesi.

-Sosyal devlet anlayışının ve demokrasinin gelişmesi için çalışma yapmadır.

Günümüzde Türkiye’de;

  • Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı
  • Türk Toplum Gönüllüleri Vakfı
  • Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı
  • Teknolojiyi Geliştirme Vakfı
  • Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı
  • İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı
  • Çocuk Vakfı
  • Bilim ve Sanat Vakfı gibi kuruluşlar vardı

                             OSMANLI’DA EĞİTİM VE ÖĞRETİM

ü  Osmanlı’da eğitim ve öğretim oldukça ge­lmiştir. Görev ve sorumluluklarını bilen, insan­lara karşı saygılı, hoşgörülü, bilgili insanlar ye­şermek amacıyla medreseler kurulmuştur.

ü  Medreselerde dini bilimlerin yanında pozitif bilimler de okutulmaktaydı. Medreselerin ya­nında cami, saray, okullar ve konaklarda da yapılmaktaydı.

ü  Günümüz orta ve yüksek eğitim kurumları düzeyinde olan medreselerin yakınında kütüphane imaret gibi yapılarda yer almıştır.

ü  İlk medrese Orhan Bey döneminde, İznik’te açılmıştır. Daha sonraki dönemlerde çeşitli bölgelerde de medreseler açılmıştır. Fatih döneminde açılan Sahn-ı Seman medresesi ile Kanuni döneminde açılan Süleymaniye Medreseleri ünlüdür.

ü  Osmanlı’da medreseler, vakıflara bağlanm­ıştı. Medreselerde eğitim parasız olup, eğitim görenlerin yiyecek ve giyecekleri vakıflar aracılığıyla karşılanmaktaydı.

ü  Osmanlılar döneminde medreselerde yetişmiş birçok bilim adamı vardı. Matematik, fizik, coğrafya, astronomi gibi alanlarda bilimsel çalışmalar yapmaktaydılar.

ü  Medreseler 17.yy’dan itibaren bozulmaya başlamıştır. Rüşvet ve istismarın artması, müderrisliklere hak etmeyen bilgisiz insanların gelmesi eğitim düzeyinin düşmesine neden olmuştur.

                                                          ENDERUN

  • Devlet memuru yetiştirmek amacıyla sa­rayda açılan okula “Enderun” denir.
  • Enderun Okulu Murat zamanında kurul­muştur. İlk olarak Edirne sarayında açılan En­derun, yükselme döneminde Topkapı Sarayın­da eğitime devam etmiştir.
  • Gayrimüslim çocuklar küçük yaşlarda alı­narak, Türk gelenek ve göreneklerini, İslam di­nini öğrenmek amacıyla Türk ailelerinin yanına verilmiş Daha sonra bu çocuklar Acemi Oca­ğına alınırlardı. Acemi Ocağındaki eğitimden sonra zeki, becerikli olanlar Enderun’a alınırdı.
  • Enderun’da iyi bir eğitim alanlar, önce sa­ray hizmetlerinde çalışırdı. Daha sonra önemli devlet adamları olurlardı. Osmanlı’da birçok sadrazam, vezir, komutan Enderun’da yetiş­miş
  • Enderun 1909 yılında kapatılmıştır.

 

 

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.