Asım’ın Nesli’nden

02.12.2023
226
Asım’ın Nesli’nden

Asım’ın Nesli’nden

Onsekiz, ondokuz, yirmi, yirmibeş…
Yaşlarımızdır.
Deli rüzgârların estiği dağlar..
Başlarımızdır.
Bamsı Beyrekleriz… Bânû Çiçekler
Düşlerimizdir.

Şölenler eyleriz toylu, düğünlü
Kıvrak omuzları bakır güğümlü,
Sülün göğüsleri sıkı düğümlü
Kırk ince belli kız eşlerimizdir.

Anarız en eski Türk çağlarını
Aşarız her gece Kaf dağlarını
Tanrı Dağları’na konar, döneriz…
Zümrüt-ü Ankalar kuşlarımızdır.

Vakta ki, dil sustu: Namlu konuştu…
Kurşunlara hedef döşlerimizdir.
En yüce doruklar mezarlarımız,
En sivri kayalar taşlarımızdır.

Gayri Kızılırmak, Sakarya, Fırat…
Su değil: kan ve göz yaşlarımızdır.

Fedâ ettik en sevgili, al kınalı koçları
Güneşin tez doğmasını istemekti suçları.

Bıyıkları terlememiş genç irisi şehitler
Neslimizin yedi gökte parıldayan burçları.

Mayaları Oğuz Atam, Dedem Korkut mayası,
Karılmıştır son Peygamber duasıyla harçları.
Düğünlerde, bayramlarda ellerinde elimiz,
Yel estikçe alnımızda, yüzümüzde saçları.

Yeşil ekin, körpe filiz, al tomurcuk güllerle
Yedi rengin koyusundan bezeliydi taçları.

Cepleri boş, hep yarı aç, giysileri yalın kat…
Süleymanca duygularla dopdoluydu içleri.

Gelişleri akıl almaz efsâneler gibiydi,
Destanları kıskandırdı bu dünyadan göçleri

Ruhlarını ihlâs ile devrettiler Allah’a
Kapanırken bizde kaldı gözlerinin uçları.

Şehid, gazi, cümle ecdâd, vatân, bayrak, din, devlet…
Dâvacıdır kıyamette, alınmazsa öçleri.

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.