Aile kurumunun işlevleri nelerdir?

Aile kurumunun işlevleri nelerdir?

1. Biyolojik İşlev
Toplumda nüfusun kaynağını oluşturması açısından aile, temel bir kurumdur. Bu işlev, eşlerin ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, kuşakların sürekliliğini de sağlamaktadır.
Evlenmeler erken yaşta olduğu zaman ailenin bu işlevi eğitim sistemini doğrudan ilgilendirir. Artan nüfusun eğitilme ihtiyaçlarının karşılanması açısından bu işlev önem kazanır.
Erken evlenmeler sebebiyle özellikle kızların okuldan ayrılmaları da söz konusu olabilmektedir. Bu husus da eğitim sistemini olumsuz olarak etkilemektedir. Az gelirli ve yeterli eğitimden nasibini alamamış ailelerin fazla çocuk yapmaları bugün gözlenen gerçeklerdendir.
2. Ekonomik İşlev
Ailenin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak üretim birimi oluşu bu işlevi ifade etmektedir. Sanayi toplumlarında aile bu işlevinden giderek uzaklaşmıştır. Artık çekirdek aile ekonomik tüketim birimidir. Ev dışındaki kurumlar bu işlevi üzerlerine almaktadırlar. Giyecek ve yiyeceklerin aile dışında yapılması gibi.
Ekonomik eylemlerle ilgili iş, aile çevresinden ayrılmıştır. Çocuklar artık babalarının yaptığı işi evde somut olarak görememektedirler. Oysaki sanayi öncesi toplumlarda çocuk babanın yaptığı işi evde görerek öğreniyordu. Aynı biçimde bugün kadın da ev işi üretim dışında kalarak dışarıda çalışmaktadır. Böylece aile bütçesine önemli katkılarda bulunmaktadır.
Kadının dışarıda çalışması ona özgürlük elde etmek yönünden de yardımcı olmuştur. Sanayi toplumlarında böylece ailesinden ayrı yaşam süren genç kadınların oranı artmıştır. Ekonomik işlevle ilgili bir başka husus da bireyin hayatını kazanması için gerekli temel becerilerin öğretimini eğitim sisteminin üzerine almış olmasıdır.
Okuma yazma, mesleki ve teknik eğitim böyle beceriler arasındadır ve bu becerileri okullar üzerine almışlardır. Aynı biçimde okullar, mesleksel rehberliğin çoğunu üzerlerine alabilirler. Sanayileşmiş toplumlarda okullarda mesleksel rehberlik, çocuğa en uygun mesleği seçmek bakımından temel bir gereklilik durumuna gelmiştir.
3. Sevgi İşlevi
Aile çevresinin değeri, sevgi ve güvenliğin doğal kaynağı oluşundan ileri gelmektedir. Sevgi duymak, şefkat görmek, çocuğun ihtiyaçları arasındadır. Ailenin diğer işlevlerindeki değişmelere oranla bu işlevi çok az değişmektedir. İşte ailenin bu kalıcı işlevi onun değerini giderek arttırmaktadır.
Sevgi ile çocuk sağlıklı bir kişilik geliştirir. Sevgi duymamış kişi karşısındakine de sevgi gösteremez. Örneğin sevgi gören çocuklar sıcak ve uyumlu bir arkadaşlık geliştirirken, sevgisiz büyüyenler ilişkilerinde düşmanlık yolunu tutmaktadırlar.
Evde sevgi ve ilgi görmeyen çocuk ilgi çekmekten hoşlanır ve ilgi çekmek için akla gelmeyen yollara başvurur. Böyle çocuklar, örneğin öğretmenin ilgisini çekmek için hırsızlık bile yapabilmektedir. Özellikle kimsesiz çocuklar, yetiştirme yurtlarındaki çocuklar ve ana okullarındaki çocukların yakınmaları, bulundukları yerlerde sevgi yoksunluğu içinde oluşları etrafında toplanmaktadır.
Nitekim anne ve baba sevgisinden yoksun oluş, buralarda kalan çocuklarda psikolojik bunalımlara ve sorunlara yol açmaktadır. Bu çocuklar hayata uyum yapamamaktadırlar.
Günümüz çekirdek ailesinde anne ve babanın dışarıda çalışmasıyla çocuk onlarla uzun süre birlikte olamamaktadır. Bu sebeple onların sürekli sevgisinden yoksun kalmaktadır. Çağdaş kentlerin yarattığı baskılar, gerginlikler, bunalımlar ve sorunlar ana baba sevgisine duyulan isteği daha da arttırmaktadır. Ayrıca boşanma oranının artışı ile çocuğun anne ve baba sevgisinden yoksunluğu da bir sorun doğurmaktadır. Boşanma ile çocuğun anne ya da babası ile ilişkileri değişmektedir.
4. Koruyucu İşlev
Eskiden aile, üyelerine bakmanın tüm sorumluluğunu üzerine almıştı. Bu işlev de bugün giderek önemini azaltmaktadır. Çünkü bugün bu işlevi, daha çok devlet üzerine almıştır.
Örneğin sağlık, işsizlik, ihtiyarlık ve tüm toplumsal güvenlik biçimlerini üzerine alan devlet, vatandaşlarını bu yönlerden korumaktadır. Bu durum, kuşkusuz yoksul sınıfların yararına olmuştur.
5. Toplumsallaştırma İşlevi
Toplumsallaştırma çocuğu dolaysız olarak etkileyen bir süreçtir. Özellikle kültür aktarma yönünden toplumsallaşmanın önemi büyüktür.
Çocuğun kişiliğinin gelişmesi ailede başlar. Toplumsal normlar orada öğrenilir. İlk beş yılda aile, bilinçli ya da bilinçsiz bir şeyler öğretir. Bu dönem, çocuğun ilk toplumsallaşma dönemidir. Örneğin cinsiyet rolü, çocuğun tuvalet eğitiminde öğretilir.
Çocuğun din eğitiminin önemli bir kısmı da aile kurumunda yerine getirilir. Dinsel törenler, dualar ailede öğrenilir ve diğer dinsel uygulamalar yine genellikle aile içinde yerine getirilir. Ayrıca çocuk ya da ergenin anti-sosyal davranışlarının ailece denetlenmesi de onun toplumsallaşmasını içerir.
İlk beş yıldan sonra ailenin eğitim görevlerini okul üzerine alır. Çok az. öğretmen, çocukta anne babası gibi derin iz bırakır. Çocuk, değerleri, duyguları ve statü beklentilerini ailenin her üyesiyle olan deneyimleri yoluyla öğrenir.
Çocuğun ilk ödüllendirilme ve cezalandırılması, kendisi hakkındaki ilk anıştırma ve ilk davranış örnekleri aile içinde deneyim durumuna gelir ve bütün bunlar temel kişiliğin gelişimine yardım eder. Günlük hayat davranışları, çocuğa grubunun davranış örneklerini göstermek ve duyguları belirtmek bakımından önemlidir.
Ailede toplumsallaşma, çocuğa öğretimde bulunma, rehberlik, çocuğun eylemlerine yanıt vermek ve kendi eylemlerine çocuğu katmak yollarıyla olur. Çocuk da uygun örnekleri ve değerleri seçer. Bu seçimi, gözlem, başkalarına katılma, rol oynama ve kendi düşünce ve davranışını yargılama yollarıyla gerçekleştirir.
6. Eğitim İşlevi
Çocuğun örgün eğitimini devlet üzerine almıştır. Okula giriş yaşı düşmüş, çıkış yaşı ise yükselmiştir. Bu sebeple okul, bireyin hayatının büyük bir kısmım doldurmaktadır.
Yeni tip aile eskiye oranla eğitim konusunda daha ilgili ve bilgilidir. Öğretmenle yakın işbirliği ile ana babalar kendilerine düşen görevi yerine getirebilirler.
7. Ailenin Boş Zamanları Değerlendirme İşlevi
Boş zamanın değerli olarak kullanılması evde başlar. Fakat aile, boş zaman değerlendirme eylemlerim sistematik olarak öğretmez. Rastlantısal ve dağınık olarak bireylerine öğretmeye çalışır.
Çocuğun eğitimi, kuşkusuz onun boş zaman eğitimini de içermektedir. Özellikle ailede oyun eylemleri, ana-baba ve çocuğun birbirlerini daha iyi anlamalarına yol açmakta ve iyi ilişkiler geliştirebilmektedir. Aile ayrıca çocuğun ilk ve doğal oyun yeridir. Böylece çocuk, aile üyeleriyle sürekli bir karşılıklı eğitim sürecine tabidir.
Ailenin çocuğa sağladığı boş zaman eğitimi, oyuncakların, araçların ve eylemlerin seçimi yönünden oluşmaktadır. Böylece ailede boş zamanların değerlendirilmesi onun mutluluğuna ve istikrarına yol açabilir. Ortaklaşa eğlence, aile bağlarını güçlendirir. Fakat çağdaş kent ailesinde aile, boş zaman eğitimi ve değerlendirilmesi yönünden önemini kaybetmiştir. Bu işlev ailenin dışına kaymıştır.

